...Gençlik PayaşıM...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ahirete İmanın Bedelleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Mic-TrAmP
YöNeTiCi
YöNeTiCi
Mic-TrAmP


Erkek
Mesaj Sayısı : 349
Yaş : 30
Nerden : GüLaĞaÇ
İş/Hobiler : Web site kurumu, Futbol , Pc
Kayıt tarihi : 06/02/09

Ahirete İmanın Bedelleri Empty
MesajKonu: Ahirete İmanın Bedelleri   Ahirete İmanın Bedelleri Icon_minitimePaz Şub. 08, 2009 12:31 pm

Elif-Lam-Mim.

İnsanlar “inandık” demeleri ile bırakılacaklarını ve sınava çekilmeyeceklerini mi sanıyorlar? Evet andolsun ki, Biz kendilerinden öncekileri de sınadık, o halde ( bu gün yaşayanlar da sınanacaklardır), elbette Allah doğru davrananları ortaya çıkaracak ve ( iman iddiasında bulunduğu halde) yalancıların da kimle olduğunu gösterecektir. Yoksa onlar ( inandıklarını iddia ettikleri halde) kötülük işlemeye devam edenler, Bizden kurtulabileceklerini mi sanırlar? Ne tuhaf bir düşüncedir bu!” ( Ankebut Suresi,29/1-4.)
Bilindiği gibi, Allah’a ve Ahiret Günü’ne iman etmek bir dizi sınava talip olmaktır. Zaten Yüce Allah kullarına imtihansız, rahat ve huzur içinde, konforlu bir dünya yaşamı da va’d etmemiştir. Aksi beşeri kuruntusu ile hareket edenler tarafından iddia edilse bile, bir dünya düzeni kurmak üzere gönderilmiş olan İslam Dini’nde eylemsiz bir iman anlayışına yer yoktur. Çünkü dünya , kimin doğru söyleyip kimin de yalan söylediğinin Rabbimiz tarafından denetlendiği zorlu ve sıkıntılı bir sınav alanıdır. Bu alanda yaşarken, büyük maddi olanaklara sahip olmak bir erdemlilik değildir. Asıl iyilik ve erdemlilik, ne kadara olanağa sahip olursak olalım onları ilahi rızaya uygun bir şekilde kullanıp nihai güzelliğe ulaşmaktır.
Yukarıda alıntıladığımız ayet mealinde de görüldüğü gibi “iman ettik” iddiasının, sabredip Allah yolunda başa gelenlere göğüs germedikten, sıkıntılara katlanıp durmadan salih amelleri çoğaltmadıktan sonra, bir doğruluk değeri yoktur. Bu kısa tespiti yaptıktan sonra ahiretteki sonsuz mutluluğun bu dünyadaki teminatı olan salih amellerin neler olduğunu Kur’an’da yapacağımız kısa bir gezinti ile gözler önüne sermek istiyoruz.
Fakat bundan daha öncelikli bir sorun var. Bu sorun; insanların ilahi vahiy nimetine muhatap oldukları, Rabbani rehberlikten haberleri olduğu halde neden salih amel işlemekten kaçındıklarıdır. Önce bu sorunun beşeri düşüncedeki kaynağını belirleyip daha sonra da, ahirette bizi bekleyen büyük ödüle ulaşmanın gerektirdiği salih amellerin neler olduğunu tespit etmeye çalışacağız.

A-Salih Amel İşlemekten Alıkoyan Beşeri Kuruntular

Bir büyük imtihan için bulunduğumuz bu alemde, sınamanın tabiatı gereği çeşitli ayartıların engelleri ile karşılaşmaktayız. Bu anlamda iki tür şeytani kuşatma altında olduğumuzu söyleyebiliriz: Tasavvur düzeyinde ve ameli düzeyde. Bizi dürüst ve erdemli insanlar olmaktan alıkoyan, binlerce tasavvur biçimi ve kötü örneklik yapan yüzlerce amel ile her gün şeytani bir kuşatma altında bulunmaktayız.
Biz bu satırlarda tasavvur düzeyindeki şeytani kuşatmadan söz etmek ve bu çabamızı ise, “Ğurur” kavramı çerçevesinde dile getirmek istiyoruz. Böylece “Ğurur” kavramı çerçevesinde şeytani düşüncelerle nasıl mücadele edeceğimizi, Rabbimizden öğrenmeyi amaçlamaktayız.
Ğurur; ğ-r-r kök harflerinden türetilmiş bir masdar olup aldatmak, kandırmak anlamına gelmektedir. Türkçe’de kullanılan gurur ile doğrudan bir ilgisi olmayan bu kelime, Kur’an’da yirmi iki ayette fiil, masdar ve fail/özne kalıbında geçmiştir.
Ğurur kavramı Kur’an’da fiil halinde on ayette geçmektedir. Bkz. 3/24;6/70,130;7/51;8/49;31/33;35/5;45/35;57/14;82/16. Masdar ( Ğurur ) halinde kullanılan dokuz ayet ise şunlardır: 3/185; 4/120; 6/112; 7/22; 17/64; 33/12; 35/40; 57/20; 67/20. Üç ayette ise özne olarak, ayartının faili şeytan anlamında ( Ğarur şeklinde ) kullanılmaktadır: 31/33; 35/5; 57/14.
Kelime anlamlarını birleştirdiğimizde ortaya çıkan çerçeve bize kavramın geniş muhtevasını vermektedir. Buna göre Ğurur; büyük dünya sınavını verirken, insanları doğru yoldan çıkaran her tür ayartıcının fısıldadığı kötü düşünce anlamını kazanmaktadır.
Ahiret hayatında Rabbimiz tarafından va’d edilen nimetleri kaybetmeye yol açan çeşitli insani tasavvurlar vardır. Bunların hepsine birden ğurur demekse mümkün değildir. İncelebildiğimiz ve kavrayabildiğimiz kadarı ile bu fiil, şeytanın karşı cepheden saldırması değil, bizim cephemizden saldırması bağlamında bir muhtevaya sahiptir. Bu yönü ile, şeytanların işini kolaylaştırıcı olan insanın iç kuruntuları ile alakalı bir anlam çerçevesinin olduğunu söyleyebiliriz.

Örnek konu: “ Allah’ın nasıl olsa affedeceği kuruntusu ile günah işleyip, salih amelden kaçmak” Bu mevzu ile ilgili olarak, Allah’a iman ettiğinden hiçbir kuşku bulunmayan ilahi vahyin eski muhataplarından Yahudiler, Kur’an’da olumsuz bir örnek olarak anılmaktadır. Onlar Allah’a inandıklarını iddia ettikleri halde yarım gönüllü münafıklar gibi davranmışlardır. Dünyevi kazançlar peşinde bir ömrü heba etmekten çekinmemiş, ahirete ikinci dereceden bir önem atfetmiş, çoğu zaman da ölüm kendilerine ulaşıncaya kadar öte dünya gerçeğini unutmuşlardır.
Bazı Yahudilerin tamamıyla kişisel çıkarlarının peşine düşüp, öteki dünya hakikatini unutmalarına yol açan aldatıcı, kandırıcı tasavvur yukarıda bahsetmeye çalıştığımız gibi “nasıl olsa affedileceğiz” şeklindeki kuruntulardır. Günümüzde yaşayan müslümanlarda da görülen bu Yahudileşme Eğilimi, netice itibariyle ‘kötülüğe karşı mücadele ve iyiliği hakim kılma’ cihadının önünde mühim bir engeldir.
Müslümanlarda görülen yahudileşme eğilimlerini tahlil eden önemli bir eser için bkz. Mustafa İslamoğlu, İsrailoğulları’ndan Ümmet-i Muhammed’e Yahudileşme Temayülü, Denge yayınları,İstanbul 1995; Yahudiler’in ahiret gerçeğini unutarak Din’i nasıl dünyevileştirdiklerini anlatan pasajlar için bkz. Age. S.297-301.

Söz konusu engelin aşılması; tasavvurlarımızın, düşüncelerimizin, özellikle inanç şekillerimizin durmadan usanmadan tahrifsiz tertemiz bir kaynak olan Kur’an ile tashih edilmesi ile mümkündür. Yüce Rabbimiz, önceki insanların kendi kendilerini kandırarak ahiretin büyük ödülünü nasıl kaybettiklerini çok sayıda ayette dile getirerek, bizleri uyarmaktadır. İlahi uyarıya kulak verelim:
“Ey insanlar! Rabbinize karşı sorumluluğunuzu unutmayın; ve ne hiçbir anne babanın çocuğuna her hangi bir faydasının erişeceği, ne de hiçbir çocuğunun anne babasına en ufak bir fayda sağlayamayacağı Gün’den korkun!
Unutmayın, Allah’ın yeniden dirilme va’di gerçektir. Öyleyse bu dünyanın ğururuna/sizi ayartmasına izin vermeyin, ve Allah hakkındaki ğarurunuzun/müfsidçe düşüncelerinizin sahte cazibesine kapılmayın!”( Lokman,31/33.)

Nasıl olsa Allah’ın kendilerini affedeceği düşüncesinin ğururuna/ayartıcı kandırmasına kapılan Yahudileri ve o eğlimdeki kimseleri Ahiret Günü bekleyen felaket hakkındaki diğer ayetler için bkz. Ali imran Suresi ayetleri bu düşüncelerin dini bir kalıpla ifade edildiğini özellikle vurgulamaktadır: Ali imran,3/23-25; aynı şekilde Fatır Suresi’nde de şeytanın Allah adına kandırdığı ifade edilmektedir: Fatır,35/5; Hadid Suresi’nde ise iman ile küfür arasında bir türlü karar veremeden ölümün kendilerini yakaladığı yarım gönüllü, kişiliksiz insanları anlatmaktadır: Hadid,57/14.Her üç ayette de bu sonuca yol açan amilin, insanoğlunun Ğurur temelli, kendilerini ayartan, kendi kendilerini kandıran düşünceleri olduğu vurgulanmıştır. Ğurur tasavvurunun, insanı Allah’tan uzaklaştıran ümniyyelerin/şeytani vesveselerin zaman zaman ilahi vahyi tahrife de yeltenen beşeri düşüncelerle ilgili olduğu İnfitar Suresi’nde vurgulanmıştır; bkz. İnfitar,82/6.
İnsanoğlunu Allah için dürüst ve erdemli işler yapmaktan alıkoyan bir çok düşünüş şekli vardır. Biz burada salih amelden uzaklaştıran, yanlış bir tasavvur üzerinde durarak, ahiretten bitimsiz, sonsuz bir pay almanın ancak kişilerin kendi işledikleri işlerle mümkün olacağını belirten ayetlere dikkatleri çekmeye çalıştık. Bu kadarı ile yetinerek hangi salih amellerin “ahirete öncelik vermek” anlamına geldiğini ve büyük ölümsüz ödüle bizi layık kıldığını Kur’an’dan takibederek istifadeye sunmak istiyoruz.

B- Sonsuz Ahiret Mutluluğunun Dünyevi Bir Bedeli Vardır

“Birr/gerçek erdemlilik ve dürüstlük, yüzünü doğuya veya batıya çevirmenizle ilgili değildir. Ama gerçek erdem sahibi, Allah’a Ahiret Günü’ne, meleklere, vahye ve peygamberlere inanan, servetini- kendisi için ne kadar kıymetli olsa da – akrabasına, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine, yolculara, yardım isteyenlere ve insanları kölelikten kurtarmaya harcayan, namazında devamlı ve dikkatli olan, arındırıcı mali yükümlülüğünü ifa eden kişidir; ve söz verdiklerinde sözlerini tutan, ( Allah yolunda karşılaşılan) felaket, sıkıntı ve zorluk anlarında direniş gösterenlerdir. İşte onlardır sadakatlerini gösterenler ve onlardır gerçekten takva sahipleri” ( Bakara,2/177.)

Yukarıdaki ayette de görüldüğü gibi, ahirete iman Allah’a imanın hemen ardından gelen bir önemliliktedir. Yine ayet bütünlüğünde bu ayrılmaz bütünlüğün belli başlı hangi salih amellerle örülmesi gerektiği açıkça beyan edilmiştir. Verilmek istenen ilahi mesajın esası, “ahirete imanın somut
dünyevi amellerle tanınması gerektiği, vicdanlardaki soyut bir kabul biçimi olmadığı” dır.

Bu imanı kalbinde taşıyan müminlerin duyarlılıklarını dünyada iken tezahür eden erdemli davranışlarından tanıyabilmeliyiz. Ahiret sevabı’ na nail olmanın bedeli olan salih amellerden daha bir çok ayette bahsedilmekte, gönülden boyun eğerek dünyadan elde ettiklerini ahiretin lehine satan müminlere Yüce Allah yol göstermektedir. Buna göre, ahirete kuşkusuz iman edenlerin şiarı olup İlahi övgüye mazhar olan bu temel davranışlardan bazıları şunlardır:
1-Namazı sürekli kılıp diğer gereklerini yerine getirmek: Namazda devamlı ve duyarlı olmak demek; unun şehadeti olan diğer dürüstlük simgesi davranışları yılmak nedir bilmeksizin hayatın her yanına Tevhid’ in damgasını vurmak demektir. Yeniden dirilişin gerçekleşeceğine kesin inanç besleyenler; namazı devamlı, kararlı, gayelerine uygun ameller geliştirmek suretiyle gözünün nuru gibi korurlar.
Ahirete iman ile namaz ve infak arasındaki kopmaz bağa dikkatlerimizi çeken çok sayıda ayet vardır. Misal olarak Lokman Suresi’nin dördüncü ayeti için bkz.: “ Onlar ki, namazlarında kararlılık gösterirler ve karşılıksız yardımda bulunurlar; çünkü onlar içlerinde öte dünyaya kesin inanç besleyenlerdir.” ( Lokman, 31/4.)

Öteki dünyayı gözeterek yaşayanlar, ilahi hikmetin muhkem değerleri olan vahyin bilgisine vakıf olup, gecelerini secde ve ibadete adayıp, kıyam halinde Yüce Rabbimizin övgüsünü kazanmaya çalışırlar. Bu örnek davranışları ile ilahi vahyin bilgisine uygun tanıklıklar ortaya koyan Alim Müminler, ibadetlerini uykularını bölerek günün her saatine yaymaları bakımından Kur’an’da övgü ile söz edilmektedir.
Rabbimiz öte dünyayı gözeten Alim Müminler’in gecelerini kıyamla geçirerek ibadet ettiklerini ve böylece ilahi rahmete nail olduklarını ilan etmektedir: Bkz. Zümer,39/9.

2-Sevdiklerinden infak etmek: Arınmak için, sevdiği mallardan kendisi için ne kadar kıymetli olsa da; akrabalara, yetimlere, ihtiyaç sahiplerine , yolculara, yardım isteyenlere, özgürleştirmek için kölelere harcamak.
Ahiret; Allah’a karşı sorumluluklarını yerine getirenler için mükafatların fazlası ile alındığı bir yurttur. Bu sürekli ikamet yerinde selamlanmak; ancak Namaz ve infak gibi salih ameller ile ahiret mutluluğuna talip olmakla mümkündür. ilahi vahyin hikmetli bilgisine muhatap olup bu nimetin kıymetini bilerek gönülden iman edenler, Allah’ a ve Ahiret Günü ‘ne inandıkları için namazlarında dikkatli ve devamlı bir kararlılık sergilerler. Onlar karşılığını insanlardan beklemeden harcama yapıp, dünyada sahip olduklarını ahiret mutluluğu ile takas ederek, büyük bir Ecr’i/bitimsiz mükafatı hak etmişlerdir.
Ahiret Günü’nde ilahi mükafata/ecire layık olmak, ancak ve ancak namaz ve infak gibi salih amelleri işlemekle mümkündür: Örnek olarak bkz. Nisa,4/162.

İnfak, Allah yolunda yapılan bütün harcamaların Kur’ani bir ifadesi olarak, sadece öte dünyada bizi bekleyen hakikatlere layıkı ile iman edenlerin katlanabileceği bir fedakarlıktır. Çünkü insanlara mallarından vermek, ağır gelen güzel amellerdendir. Belki ondan daha zoru, can veren Rabb’e can vermektir.
Fakat mal ve mülkün asıl sahibi olan Allah’ ın emrettiği alanlarda sevdiklerimizden yüklü miktarda harcama yapmak da hayli zordur. İşte bu zorluğa rağmen infaktan vazgeçmeyen müminlerin Allah’ a yakınlık kesbedeceği müjdelenmiştir.
Nefsine zor gelmesine rağmen Allah uğrunda yaptıkları yüklü miktardaki harcamalarından dolayı, Bedeviler’ den bazıları övülerek Mukarrebun/ Rabbin rızasına yakınlaşan gruplar içinde anılmıştır: Bkz. Tevbe, 9/99.
Yine ahirete kesin olarak inanan müminler olarak sahip olduğumuz kadarı ile mal-mülk ve servetlerimizi bencilce hareket ederek, dünyevi olan süfli emellerimizle damgalanmış hedeflerimizi gerçekleştirmeye vakfetmemeliyiz. Dünyadan kazandıklarımızı, insanlardan her hangi bir teşekkür veya karşılık beklemeden Allah için/adaletin, dürüstlüğün, erdemliliğin yücelmesi, kula kulluğun son bulması için harcamalıyız.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.bitanem-b.tr.gg
 
Ahirete İmanın Bedelleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
...Gençlik PayaşıM... :: DiNiMiZ-
Buraya geçin: