...Gençlik PayaşıM...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Türk Süslneme Sanatı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Mic-TrAmP
YöNeTiCi
YöNeTiCi
Mic-TrAmP


Erkek
Mesaj Sayısı : 349
Yaş : 30
Nerden : GüLaĞaÇ
İş/Hobiler : Web site kurumu, Futbol , Pc
Kayıt tarihi : 06/02/09

Türk Süslneme Sanatı Empty
MesajKonu: Türk Süslneme Sanatı   Türk Süslneme Sanatı Icon_minitimePtsi Şub. 09, 2009 11:19 pm

HATTAT MUSTAFA RÂKIM ve CELÎ SÜLÜS


HATTAT MUSTAFA RÂKIM’IN CELÎ SÜLÜS’ÜN ESTETİĞİNDE
ORTAYA KOYDUĞU YENİLİKLER

Dr. Süleyman BERK


Râkım’ın celî sülüs yazısında ortaya koyduğu yeniliklerin daha iyi görülebilmesi için kendisinden önce ortaya konan örneklere bakılması ve dikkatle incelenmesi gereklidir. Bu konuda kısa bir karşılaştırma, Râkım celîlerinin azametini ve güzelliğini ortaya koyacaktır.

Giriş

Lugatte “âşikâr, iri, büyük” manalarına gelen celî, ıstılah olarak hat sanatında bir yazı cinsinin, meşk kaleminden daha kalın kalemle yazılan iri şekline verilen isimdir. Meselâ, sülüs yazısı normal olarak 2,5 mm’lik kalemle yazılır; bu ölçü aşılınca yazı celîleşmeye başlar. Kalem kalınlığı üç katına ulaşınca yazı artık celî olur. Sülüs yazı ile celî yazı arasındaki ölçü ile yazılan yazıya da Türkçe’de tokça sülüs, Arapça’da sülüseyn adı verilmiştir. Celî yazının kalınlığının sınırı yoktur. Ayrıca, celî kelimesi bir yazı çeşidini değil, karakterini ifade eder.

Sülüs ile celî sülüs harflerinin yapıları arasında fark olmamakla birlikte, celî sülüs harfleri daha olgun bir yapıdadır. Harfler büyüdüğünden, bünyeleri ve ayrıntıları çok iyi bir şekilde belirginleşmiş ve olgunlaşmıştır. Bu sebeple özelliklerini içermeyen celî yazılarda hatalar olduğu gibi ortaya çıkar, Bu noktaya işaretle, celî yazıların büyük hattatı Sâmi Efendi (1838 – 1912) “celî yazmadıkça hattın esrârına vâkıf olunmaz” demiştir.

Sülüs yazı, celîsine nisbetle daha narin, kıvrak ve hareketlidir. Dik çizgiler, celîye nisbetle sola daha yatıktır; celîde ise sülüse nisbetle daha diktir. Bu durum sülüs yazıya fazlaca işlerlik kazandırmıştır. Ayrıca aralarında önemli oranda olmasa bile, harf ölçülerinde bazı farklılıklar da vardır. Celî sülüste çanakların ölçüsü yarım nokta kadar küçüktür; sülüste vav harfinin çanağı dört nokta iken, celîde üç buçuk noktadan biraz fazladır. Sülüs daha ziyade satır olarak yazıldığı halde, celî sülüs istife en uygun gelen yazıdır. Sülüs yazı sadece büyütülmekle celî elde edilemeyeceği gibi, celî sülüs yazı da sadece küçültülmekle sülüs elde edilmez. İlki büyütülmüş sülüs, diğeri ise küçültülmüş celî sülüs olur. Celî yazıdaki incelik-kalınlıklar, harf aralıkları mesafeye ve mekâna göre ayarlanır. Bu sebeple celî yazı hayli maharet ister.

Celî Yazının Doğuşu ve Gelişimi

İslâm’ın ilk yıllarında yazının, kullanım sahaları ve kullanılan malzemenin tesiri ile iki ayrı tarzı doğmaya başladı. Bunlar mushaf, kitabe ve önemli belgelerin yazıldığı sert ve köşeli yazı ile günlük işlerde kullanılan yumuşak ve kavisli çizgilerin hâkim olduğu yuvarlak (müstedîr) karakterli yazı tarzıdır.

Yazının asıl gelişme yolunu bulduğu yuvarlak karakterli yazının kalın kalemle yazılan şekline kalemü’l-celîl adıyla tanınır. Esasen, o devirde her iki karakterdeki yazının kalın kalemle yazılan cinsine, bu isim verilmiştir. Osmanlı yazı mektebinde celîl ismi celîye dönüşmüş ise de başlangıçtaki celîl yazı ile Osmanlı celîsi arasında, ikisinin de kalın yazılmaları dışında bir alâka yoktur.

Hz. Ömer ve Hz. Ali hilâfetleri döneminde yazı Basra ve Kûfe’de , evvelâ geldiği şehirlere nisbetle mekkî ve medenî isimleriyle anıldı. Kısa süre sonra da yazıldığı şehirlere nisbetle, basrî ve kûfî isimlerini aldı. Başlangıcından beri mushaf, kitabe ve önemli belgelerin tespitinde kullanılan sert ve köşeli yazı Kûfe şehrinde geliştirilerek adına kûfî denildi. Böylece ilk defa yuvarlak karakterli yazı ve köşeli yazı isim ve vasıf olarak ayrıldılar. Kûfî yazı, daha sonra gelişerek muhtelif bölgelerde kullanılan aynı karakterdeki yazıların ana ismi olmuştur.

Hat sanatının asıl gelişimini gösterdiği, yumuşak ve yuvarlak karakterli yazıda , en belirgin gelişme Emevîler (661 – 750) döneminde olmuştur. Emevîlerin sonu ve Abbasilerin ilk yıllarında yaşayan Kutbetü’l-muharrir, daha önce kullanılan ve kalem ağzı genişliği belli olmayan celîle nisbeten , kalem ağzı genişliği belli olan tûmâr yazısını icat etti. Emevîler döneminden , o zamanın hattına delalet edecek bir örnek günümüze ulaşmamıştır; muhtemelen Abbasiler bütün bunları yok etmişlerdir. Yalnız Endülüs Emevîleri’nden zamanımıza ulaşan örneklerden görebildiğimiz, celî yazının zemininde süsleme unsurlarının kullanıldığıdır. Dik harflerde zülfe kullanılmamış, eliflerin alt uçları sola doğru kıvrılmıştır. Bazı harflerin uç kısımlarına ise tomurcuk şeklinde çiçek motifi konulmuştur.

Abbâsîler’in ( 750 – 1258 ) ilk devrinde yaşayan meşhur vezir ve aynı zamanda hattat olan İbn Mukle (ö. 328 / 940) , o zamana kadar uzun tecrübe ve arayışlarla elde edilen harf şekillerini, belli ölçülere bağladı. İbn Mukle’den bir asır sonra gelen ve onun mektebinin ikinci merhalesini temsil eden İbnü’l-Bevvab (ö. 413/1022), İbn Mukle yazısını geliştirdi ve güzelleştirdi. Merhum Nihad M. Çetin’in ifadesiyle “ .....benzerleri arasında ortak husûsiyetleri en bâriz şekilde taşıyan hat üslûplarını seçti ve çok muhtelif kanallarına yöneltti.” İbn Mukle ve İbnü’l –Bevvâb’ın celîl yazısına bir örnek elimizde olmamakla birlikte, İbnü’l-Bevvâb yolunda yazılmış celîl bir yazı örneği mevcuttur.

İbnü’l-Bevvâb’dan iki asır sonra, Ebu’l-Mecd Cemâleddin Yâkût b. Abdullah el-Musta’sımî (ö. 698 / 1298 ), uzun süre İbn Mukle ve İbnü’l- Bevvâb yazılarını inceleyerek yazıya yeni bir tavır kazandırmıştır. Yâkut’un yaptığı en büyük yenilik, o güne kadar düz kesilen kalemin ağzını eğri kesmesi olmuştur.

Fâtımîler döneminde kûfî yazının celîl örnekleri kullanılmıştır. Bu dönemden el-Hakîm Camii, Ezher Camii harem duvarı, el-Akmer Camii ile el Cuyûşî Camii mihrabında bulunan tezyinî kûfî yanında mihrab içerisinde mevcut celî sülüs yazılar mühim örneklerdir. Bu eserlerden görebildiklerimizin zeminlerinde tezyinat bulunmaktadır.

Karahanlılar devrinde tezyinî kûfî ve ma’kılî ile birlikte celî sülüs tezyinatlı olarak kullanılmıştır. Bunlardan Muhammed b. Nasr Türbesi’nde tezyinî celî sülüs örnekleri yer almaktadır.



Selçuklular’da Celî Yazı



Selçuklular’da mimarî eserlerde celî sülüs ve kûfî kullanılmakla birlikte, celî sülüs daha çok tercih edilmiştir. Celî sülüs hem yalın hem de zemini süslü olarak kullanılmıştır. Bu dönemdeki celî sülüs yazıların ortak özelliği, harflerin cılız, dik harflerin yukarıdan aşağıya doğru incelmesidir. Ayrıca yazıda kalem hareketlerinin özelliklerini görmek mümkün değildir.

Horasan Selçukluları devrinde yapılan Ardistan Mescid-i Cumas’nda ( m.1160) kubbeye geçiş bölgesinde ve mihrabta zemini kıvrık dallı motiflerle süslü celî sülüs örneklerini görmek mümkündür. Burada celî sülüs satır esasına göre yazılmıştır.

Anadolu Selçukluları döneminde mimarî eserlerde kûfî, muhakkak ve celî sülüs yazı kullanılmıştır. Bu dönemden yazılarıyla dikkat çeken Divriği Ulu Camii (m.1129), Erzurum Çifte Minareli Medrese (m.1253), Konya Sırçalı Medrese (m.1242), Divriği Sitti Melik Türbesi (m.1195) kapı üstü yazıları celî sülüsle yazılmış olup zeminde kıvrıkdal rûmî ve geometrik desenlerle süslenmiştir.

Bu dönem celî sülüsünün ortak özelliği, harflerin oldukça basit ve küt olması, dik harflerin yukarıdan aşağı incelmesidir. Yazılarda Osmanlı döneminde göreceğimiz estetik, kalem hareketlerinin hakkı, istifte harflerin birbirini kucaklaması gibi özellikleri görmemiz mümkün değildir. İstifler oldukça girift bir haldedir. Bu giriftlik estetiği değil karmaşıklığı ifade eder. Bu dönemdeki kûfî yazılar celî sülüse göre daha başarılı sayılabilir.



Osmanlı’da Celî Sülüs



Osmanlı’dan önce Selçuklular da dahil, celî sülüs gerek harf yapısı gerek istif olarak basit bir durumda idi. Osmanlı’da Fatih devrine kadar, Selçuklu celî sülüsü tesirini devam ettirmiştir; istif hususundaki tesir ise XIII. yüzyıla kadar devam etmişse de, günden güne bir gelişme söz konusudur. Celî sülüste, aklâm-ı sittede yakalanan başarıya ulaşılmaya çalışılmış, başlangıçta harfler XIX. yüzyıl celî harflerine göre basit olsalar da, Selçuklu celî sülüs harflerine göre, güzele doğru bir arayışa girildiği hemen farkedilir.

Erken dönem Osmanlı eserlerinden, m. 1333 – 1334 yılları arasında inşa edilen İznik Hacı Zeynel Camii ve m.1366 yılında inşa edilen Ayvacık, Tuzla Hüdâvendigâr Camii kitabeleri incelendiğinde, Selçuklu celîsinin tesirleri açıkça görülür. Her iki kitabedeki harflerin basitlik ve kütlüğü yanında, özellikle Hüdâvendigâr Camii kitabesindeki dik harflerin yan yana dizilmesi ve istifin giriftliği, Selçuklu celîsinin özelliklerini taşır.

1388 yılında inşa olunan İznik Nilüfer Hatun İmareti kitabesinde Selçuklu celîsinin tesirinden istif olarak ayrılma mevcut ise de harflerde ve zülfelerde kütlük mevcut; harflerin yazılışında bulunması gereken kalem hareketlerinin özellikleri ise yoktur. Yazıda çok az sayıda hareke kullanılmış, zeminde ise hendesî şekillere yer verilmiştir.

1419 yılında inşa olunan Bursa Yeşil Camii celî sülüs yazıları her ne kadar Osmanlı celî sülüsünün erken örnekleri olarak kabul edilse de harfler ve istif oldukça basittir. Bünyesinde bulunması gereken canlılık olmadığı gibi, daha önce inşa olunan Nilüfer Hatun İmareti kitabesine göre, harfler daha basittir. Fakat buradaki celî sülüs istif olarak Selçuklu celîsinden farklıdır.

1437-1447 yılları arasında Sultan II. Murad’ın emriyle inşa olunan Edirne Üç Şerefeli Camii yazılarında, dik harflerin yan yana gelmiş olması sebebiyle istif Selçuklu özelliği taşır. Harfler küt ve basit olmakla birlikte nisbeten canlılık belirtileri vardır.

Osmanlı celî sülüsü’nün ilk önemli ve güzel örnekleri Fatih devrinde görülür. Fatih devri hattatlarından Yahya Sûfî ve oğlu Ali b. Yahya Sûfî celî sülüste Râkım’a kadar geçen dönemde dikkati çeken sanatkarlardır. Ali Sûfî’nin, Fatih Camii ve Topkapı Sarayı Bab-ıhümâyun kitabesi, kitabe üstü müsennâ âyet sağ kapı yuvasındaki ayet ile sol kapı yuvasındaki ketebe yazıları şüphesiz Râkım’a kadar celî sülüsün en güzel örnekleri olarak görülür. Bu kitabelerden, özellikle Bab-ı Hümâyûn yazılarında, harf yapısı olarak mükemmel bir seviye yakalanmıştır. Fatih Camii kitabesine göre harflerde kalem hakkının halâvetini, yazılış özelliklerini görmek mümkündür. İstif olarak da, girift ve başarılıdır; müsenna ayet adeta örülerek istif edilmiştir. Bu kitabede, Besmele’yle birlikte âyet, yukarıdan aşağıya doğru istif edilmiştir. Âyette bulunan iki adet “fî” deki yâ’lar belli aralıkla yâ-yı ma’kûse şeklinde yazılarak istif üç parçaya ayrılmıştır. “ Biselâm” daki mim’in ortasına da bir penç motifi işlenmiştir.

Yazıda Osmanlı mektebinin kurucusu olan ve aklâm-ı sittenin olgunlaşmasını sağlayan Şeyh Hamdullah sülüs ve nesih eserlerinin yanında İstanbul Fîruzağa, Davutpaşa, Bâyezid camilerinin kitabelerini celî sülüsle yazmıştır. Şeyh bu kitabelerde harfleri satıra dizmiş, dik harflerin dengeli bir şekilde dağılmasına dikkat etmiştir. Bütün bu kitabelerdeki harflerde, devrine göre kalem hareketlerini, harflerdeki canlılığı bir dereceye kadar görmek mümkündür. Bu kitabelerdeki yazılar Osmanlı celî sülüsü’nün gelişme dönemi örneklerinden sayılabilir. Ancak Şeyh’in bu celî yazıları, sonraki devirlerin celî anlayışına göre oldukça basit kalmıştır. Osmanlı Hat Mektebi’nde Şeyh’ten sonra Yâkut Mektebi’nin temsilcisi olan Ahmed Karahisârî celî yazıda Şeyh’ten daha başarılı olmuş, harfleri güzel bir şekilde satıra yerleştirebilmiştir. Karahisârî harflerinde, celînin sonradan kazandığı keskinlik ve rahatlık olmasa da, estetik tenâsübe oldukça yaklaşılmıştır.

Süleymaniye Camii (kubbe hariç) kitabe ve diğer celî yazıları ile Edirne Selimiye Camii yazılarını yazan ve Ahmet Karahisârî mektebinin en kuvvetli temsilcisi olarak kabul edilen Hasan Çelebi’nin celîlerinde istif olarak Selçuklu celîsinin tesirleri görülmektedir. Harfler, üslûp olarak Osmanlı karakteri taşımakla birlikte, istif Selçuklu celisinin tesirindedir; dik harfler yan yana dizilmişlerdir. Harflerde önceki örneklere göre keskinlik ve gelişme olsa da, harflerdeki basitlik ve kütlük hâlâ devam etmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.bitanem-b.tr.gg
 
Türk Süslneme Sanatı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Türk Rap Sanatçıları
» Türk Yönetim Felsefesi
» EY TÜRK GENÇİ UYAN !!!
» 3.5 milyon Türk kadını bunalımda
» ''O" Çılgın bir TÜRK KIZIYDI !

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
...Gençlik PayaşıM... :: OsMaNlI TaRiHiMiZ-
Buraya geçin: